Üye Kayıt
Üye Giriş
Şifremi Unuttum
Şifre kısmını unuttum yazarak giriş butonuna tıkladığınızda adresinize şifreniz gelecektir.
ÜYE OL
GİRİŞ
MENÜ
Güncel Tartışma Sanat Sanatkarlar Eğitim Yayınlar ve Koleksiyonlar Sanat Malzemeleri
 

SULTANLARA ANNE YETİŞTİREN OKUL; HAREM

Siteye ekleyen : Klasik Türk Sanatlar Vakfı / Personel


  

( Arşivlerimi karıştırırken, bir gazete küpürü geçti elime. Zaman Gazetesi’ne ait yazı; 29 Kasım 1995 tarihinde “Osmanlı Haremi ve Cihan Devleti Felsefesi” adıyla İsmet Bozdağ tarafından kaleme alınmış. Aradan geçen zamana bakacak olursak, anlayışımızda hiçbir değişiklik olmadığını görmek mümkün. Kendi tarihine ‘oryantalist’ gözüyle bakanlar ve hâlâ gerçek tarihini öğrenmemekte ısrar edenler için yanlış bilinenleri yeniden gözden geçirmek adına paylaşmayı uygun gördüm.)

“ Harem, her gece bir başka cariyeyi sinesine Çeken ‘sefih padişahlar’ masalları ile bir fuhuş yuvası gibi aşağılanmış, yerin dibine geçirilmiştir!
Osmanlı haremi, bir gerçektir; ama ‘bakire yuvası’ olarak değil; bir ‘dünya devleti’ felsefesi, bir okul olarak!... Osmanlı erkekleri Enderûn’da eğitilmişler; kadınlar ‘Harem’de yetiştirilmişlerdir. Amaç: EĞİTİM! Osmanlı dilinde, bir evin kadınlar bölümüne harem, erkekler bölümüne selamlık denirdi. Aileden olmayan erkekler hareme giremezler, aileden olmayan kadınlar da selamlığa geçemezlerdi.

Devletin ilk yıllarında cariyeler, padişaha ‘savaş ganimeti’ olarak gelirlerdi. Bunlardan yetenekli olanları seçilir, saraya alınır, elverişli olmayanlar, haremde görgü ve bilgi bakımından yetiştirilir ve saray mensupları ile evlendirilirdi. 

Haremin başı, her şeyin başı olan padişahtı… Fakat bu hakkının kullanılmasını, Kızlar Ağası, ya da Harem Ağası denilen ‘Darüssaade Ağası’na bırakmıştı. Kızlar Ağası, Vezir rütbesindedir; yalnız padişahtan ve sadrazamdan emir alır. Bütün sarayın haremi, bu iğdiş edilmiş Arap’tan sorulur. Mısır’dan getirilen bu Araplar, dikkatle yetiştirilmişlerdir. Zamanın bütün ilim ve bilgilerinden haberlidirler. İçlerinde şair, hattat, hatip yetişmiş, hatta devlet yönetiminde ehliyet göstermişlerdir. Haremin, iç ve dış işleri, kendisinden sorulur. Fakat harem içindeki yetkilerini ‘Haznedar Usta’ denilen bir kadın yöneticiye bırakmıştır.

Haznedar Usta, adından da anlaşılacağı gibi haremdeki bütün kilitlerin anahtarlarını elinde tutar. Kiler, köşe-bucak ondan sorulur. Harem içinde Kızlar Ağası yetkisi ile iş görür. Emrinde ‘Kalfa’lar vardır. Kalfalar, Haznedar Usta tarafından eğitilirler. Özel kıyafetleri, danışmadan karar yetkileri vardır. Olaylara yetki ile müdahale edebilir, kararlarını icra edebilirler. Haremi, kalfalar idare eder. Her birinin sarayda ‘Çalışma alanı’ vardır. 6 kalfa da padişahın sekreterliğini yapar. Bütün kalfalar olduğu gibi bunlar da özel bir itina ile okutulmuş, yetiştirilmişlerdir. Harem ile mabeyn arasında, sözlü, yazılı elçilik yaparlar; padişahın haremde gözden geçireceği evrakı tasnif eder, deftere geçirir, muciplerini kaydederler. Bunlar, cariyelerin en akıllıları arasından seçilir. Buna rağmen, Harem tarihi boyunca, padişahla ‘Kâtibe Kalfa’ arasında bir özel ilişkinin kurulduğu işitilmemiştir!..

Hareme yeni alınan kıza ilk zamanlarda Müslümanlık ve Türk-İslam âdetleri öğretilirdi. Daha sonra dikiş-nakış, hanendelik, sazendelik gibi kabiliyetine uygun sanatlar gösterilirdi. Haremin sıkı ve hiyerarşik kurallarını padişah dahi istese bozamazdı. Bu ciddi yapı içerisinde kadınların dindar olmaları istenirdi.

Haremdeki bütün kalfalar, Kur’an hatimi indirmişler, edebiyat ve musıki dersleri almışlar, ‘hüsn-i hat sahibi’ güzel yazı yazan kişilerdir. Bunların içinde ünlü şairler, ünlü müzisyenler Çıkmıştır. Her biri, saz Çalar, şarkı bilir kişilerdir. Bugün de besteleri icra edilen, Tarabsaz Kalfa, Dilhayat Kalfa, Gülfer Kalfa, Dürinigar Kalfa, Menekşe Kalfa bunlardan birkaçıdır.

Haremdeki bütün kalfalar, harem tarihi boyunca padişaha sadakatle hizmet etmişlerdir. Tek ihanet örneği, Arzuniyaz adlı bir kalfanın, Sultan Abdülaziz’e ihanet ederek, onu tahttan indiren Hüseyin Avni Paşa’nın casusu olması, ona haberler taşımasıdır… Bu suçu ortaya Çıkmış Arzuniyaz Kalfa’ya ne ceza verildi bilir misiniz? ‘Haremden ayrılmasına mezuniyet!..’

Harem Kalfalığı, ince bir zanaat… Bilgi, görgü, kültür istiyor… Açık bir zihin, duyarlı bir vicdan istiyor… Velhasıl, sağlam bir karakter ve işe yatkınlık istiyor… Bu vasıfları olanlar saraya ve hareme alınırlar. Eğitim, ondan sonra gelir. Cariyeler, bütün vasıfları ile kayda geçirilirler ve her birini bizzat Kızlar Ağası sınavdan geçirir, adlarını koyar…

Saraydan herhangi bir sebeple Çıkmak isteyen, ayrılmak isteyenler, padişaha bir ‘ariza’(dilekçe) yazıp dörde katlarlar, bu dilekçelerinde dileyen, ayrılma sebebini de yazar, ‘arz kuldan, ihsan efendiden’ diye padişahın görebileceği yere koyar. Padişah dilekçe sahibi cariyenin isteğine göre bir karar verir ve dileği yerine getirilmiş olur. Bu cariyeler, halkın arasında ‘Saraylı Hanım’ diye büyük itibar görürler, her yerde baş köşede ağırlanırlar!..

Sarayda, ‘Harem’ diye adlandırılan bölümde yaşayan kadınların bir kaynağı da, devlet ileri gelenlerinin, kızlarını ‘yetişmeleri için’ saraya vermeleridir. Bu ayrımcılığı ele geçirip kızını saraya vermeye can atanların sayısı Çok büyüktü; fakat başaranların sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Çünkü ‘Kadınefendiler ve İkbal’ler, ancak hatırını kıramadıkları devlet büyüklerinin kızlarını kabul edebiliyorlardı. Bunların haremde kalma süresi 3 yıl idi. Süre sonunda haremi terk edip evlerine dönerlerdi. Bir ev kadını üniversitesi idi saray haremi. Buradan geçmiş kadınlar, bir konağa da gitse, bir fakir kulübesine de gitse, baş tacı edilirlerdi…

Hareme bu düzeni koyan Fatih Sultan Mehmet’ten sonra da padişahlar, bu düzeni yaşattılar. Padişah evlilikleri, hep harem içinden oldu. Bunun dışına Çıkmış tek deneme, İkinci Osman’ın, sadrazamının kızı ile evlenmesi ve haremi dağıtmaya kalkışması girişimidir. Bilindiği gibi bu Osmanlı düzenine ters düşen girişimlerden sonra Yeniçeriler başka bir sebeple ayaklanmış, padişahı Yenikapı Zindanları’na sürükleyerek öldürmüşlerdir. Çünkü saray karşısında, asker ve ulema devlete sahip Çıkar; düzen böyle kurulmuştur. 

Çağ değişti, savaşlarda kadınlar ganimet olmaktan Çıktığı için yeni bir düzenlemeye gerek vardı. Özellikle, yabancı kökenli kadınlar, hareme alınıp Müslüman olsalar, padişah kadınefendiliğine kadar yükselseler bile, öz benliklerini unutmadıkları görülmüştü. İkinci Mahmut’un annesi Nakşıdil Sultan,-son demine yaklaştığını anlayınca-oğlu İkinci Mahmut’tan kendisine bir Katolik papaz getirilmesini istemiş ve oğlu, annesinin son arzusunu kıramadığı için yerine getirmiş; fakat bunun bir kez daha tekrarlanmaması için, hareme yeni bir düzen koymuştu; cariyeler, yalnız Müslüman olanlardan ve Çerkez-Gürcü soyundan seçilecekti…

Nitekim bu tarihten sonra hareme sadece Çerkez ve Gürcü soyundan kızlar seçilmiş ve eğitilmişlerdir. Bu kural, Osmanlı’nın son padişahı Mehmet Vahdettin’in son yılına kadar sürmüş; fakat bir taraftan Çağın yeni değer yargıları oluşturması yüzünden, ‘Haremin Dağıtılması’ kararını almış ve uygulamıştır. Saraya kız veren aileler, gelip kızlarını almışlar, ailesi olmayanlar da-kendilerine bir ev ve geçinilecek kadar gelir sağlanarak-Çırak edilmişlerdir.

Değerli tarihçi Halil İnalcık, ‘Harem bir okuldu’ derken, işte bu gerçeği anlatmış oluyordu.
 

SONGÜL YALÇIN

01.08.2011
05.06.2011
28.01.2011
07.10.2010
02.08.2010
23.07.2010
10.10.2008
desendesign.com Her Hakkı Saklıdır rss ile takip edin