Üye Kayıt
Üye Giriş
Şifremi Unuttum
Şifre kısmını unuttum yazarak giriş butonuna tıkladığınızda adresinize şifreniz gelecektir.
ÜYE OL
GİRİŞ
MENÜ
Güncel Tartışma Sanat Sanatkarlar Eğitim Yayınlar ve Koleksiyonlar Sanat Malzemeleri
 

İSTANBUL'UN İZİNDEN ANADOLU'DAN ÇİZGİLER

Siteye ekleyen : Klasik Türk Sanatlar Vakfı / Personel



27 Haziran 2011 tarihinde saat 18.00’de Altunizade Kültür Merkezi’nde programın ikincisi 'İstanbul’un İzinde Anadolu’dan Çizgiler' adlı sergi ve seminerimiz yapıldı. Sergimiz Yrd. Doç. Dr. M. Memiş ve talebelerinin eserlerinden oluşmaktadır. Seminerimiz Prof. Uğur Derman hocamızın oturum başkanlığında, Hattat Hasan Çelebi, Doç. Dr. Hüseyin Öksüz, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Memiş hocalarımızın katılımıyla gerçekleştirildi.
Prof. M. Uğur Derman hocamızın:
5 asır boyu mükemmelliğini koruyan hat sanatımızın ve İstanbul’un bu konudaki önemini ve değerini belirtip İstanbul’da yetişen hattatların bazılarının yurt içinde ya da yurt dışında öğrenci yetiştirdiklerini anlatan kısa bir başlangıç konuşmasından sonra sözü Doç. Dr. Hüseyin Öksüz’e bıraktı.

Doç. Dr. Hüseyin Öksüz, 1968 yılında İstanbul’ da eczacılık eğitimi alırken Hattat Hüseyin Kutlu ile beraber cumartesi günleri Hattat Hamit Aytaç’tan sülüs ve nesih dersi alır. Bu arada Hüseyin Kutlu ile ta'lik dersi almaya karar verip hocalarına sorarlar. Hocaları önce sülüs yazın, sülüsü yazan hepsini yazar deyince, ondan habersiz Prof. Uğur Derman hocanın yanına gidip ondan ta'lik dersine başlamalarını, düzenli gitmediği için Uğur Derman hocanın kızmasıyla bir müddet sonra tekrar baştan alarak ciddi bir şekilde ta'lik dersini almasını büyük bir alçak gönüllülükle anlattı. Ancak 1970 yılında eczacılığı bitirince İstanbul’da yaşamak istemediği için Konya’ya gelip hat sanatına hocasıyla mektuplaşarak devam eder. Uzun bir süre sadece Hamit Aytaç’ın yazılarını takip eden Hüseyin hocamız Ziya Aydın’ı tanıdıktan sonra diğer hattatları da tanıdığını söyledi. Konya’da enstitüde hat dersi açılınca hocasından izin alarak rika öğretmeye başlar. İlk öğrencileri arasında bulunan Doç. Dr. Mehmet Memiş icazet verdiği ilk öğrencisi olmuştur. Sözünü “Hamit hocam bugün yaşasaydı, sizleri burada görseydi ne mutlu olurdu” diyerek noktaladı.

Söz Hasan Çelebi hocamıza gelmişti. Hürmetle selamlayarak başladığı konuşmasına salonun tüm lambalarını açtırarak aydınlığa kavuşturdu. “İnsanlar 5 vakit namazlarında sürekli Fatiha suresini okuduğu halde nasıl usanmıyorsa, yazı yazmaktan da usanılmayacağını vurgulayan hocamız, bugün bu sıralar dolu dolu, salon dopdolu, bu büyük bir mutluluk. Bir zamanlar ancak önden 1-2 sıra dolardı. Hatta daha geçmiş zamanlarda bir gün Prof. Dr. Zeki Kuşoğlu ile konuşup sanatımızı insanlara nasıl tanıtmalıyız diye düşünürken radyoda bir tek geleneksel sanatlarımızdan söz edilmezdi. Tiyatro, bale gibi sanatlardan bahsedilirdi. Şükürler olsun sonunda sahip Çıkıldı. Bugünleri görebildik. Bir zamanlar bir 'vav' harfi boğazı geçirirken, şimdi dünyayı gezdiriyor” diye konuşmasını sürdürdü. İstanbul’un bu sanatlarda önemli yer tuttuğunu dile getiren hocamız, Cenab-ı Hakkın bu şehre verdiği bir rahmet tecelli ediyor. Bu beldenin bu özelliği var. Nereye bakılsa sanat eserleri kusursuz ve muhteşem görünüyor. Bizim istediğimiz bu konuda ecdadımıza yetişmek. Ülkemize Sami efendiler, Hafız Osmanlar, Mustafa Rakımlar gerekli. Bunun için Çalışmalıyız.

Hasan Çelebi hocam, daha sonra Necmettin Okyay'a gösterdiği bir istifi, titreyen ellerine rağmen Necmettin hocanın ona göstermesini anlattı. İstifi yazmaya Çalışırken de “elimin üzerine bas, titremesin” diyormuş.

Dünyanın yaratılışında yazının var olduğunu, inancını bizlerle paylaşan hocamız Tevrat’ın da levhalar halinde geldiğine değindi.

Son olarak bizlere yazının yazı olarak kalması gerektiğini, onun resim gibi görülmemesini vurgulayarak her sanatın namusu, iffeti, edebi vardır. Bunun koruması gerektiğini özelikle belirtti.

Sayın Mehmet Memiş hocam sözlerine “Bugün hayatımda Çok önemli bir gün. Hocalarımla beraberim.” diye başladı. Mehmet Memiş hocanın öğrencileri olarak bizler de aynı duyguyu paylaşıyorduk. Konuşmalarını gurur ve iftiharla dinledik. Hocam özgeçmişinden kısa bir şekilde bahsederek Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne kayıt için gittiği gün kapıya asılan seçmeli dersler listesinde Hüsn-i Hat dersini görünce Çok sevinmiş. İlk yıl cami imamı Yaşar hoca ikinci yıl ise Hüseyin Öksüz hoca ile tanışmış. Daha sonra toptancılar sitesinde ikinci katta bulunan caminin bitişiğinde bir odada Hüseyin Öksüz hocadan her cumartesi günü hiç aksatmadan hat derslerine devam etmiştir. 1985 yılında tayini İstanbul’a Çıkıp gelince hocası Hüseyin Öksüz Hasan Çelebi hocayla onu tanıştırmış. O günden sonra 4 yıl boyunca Hasan hocaya devam etmiş. Yüksek lisans için gittiği Geleneksel Türk El Sanatlarında hat kültürü dersinde Prof. Uğur Derman hocanın öğrencisi olmuştur. Daha sonra Prof. Dr. Muhittin Serin hocanın ısrarı üzerine Urfa’ya tayin Çıkaran hocamız, oraya alışması başta zor gelse de havası gibi insanlarının da sıcak olmasına alışmış. Orada da hat dersleri verip öğrenci yetiştirmiş. 6 yıl kaldıktan sonra 1999 Ağustos ayında Adapazarın’a tayini Çıkmış. Geldiği günlerde büyük bir deprem atlatmış. Bugün sayın hocam Adapazarı’nda İzmit, Bursa, İnegöl, Eskişehir’den gelen öğrencilerine hat dersleri vermektedir. Ayrıca İstanbul’da Klasik Türk Sanatları Vakfı’nın açılışından beri hat derslerine devam etmektedir.

Deniz KADIOĞLU
Fotoğraflar: Ayşe Emine Sultan ÇELİK

18.05.2017
18.05.2015
31.12.2014
28.03.2012
20.11.2011
07.04.2011
22.03.2011
12.12.2010
08.11.2010
17.09.2010
04.09.2010
01.07.2010
30.05.2010
27.03.2010
26.10.2009
desendesign.com Her Hakkı Saklıdır rss ile takip edin