Üye Kayıt
Üye Giriş
Şifremi Unuttum
Şifre kısmını unuttum yazarak giriş butonuna tıkladığınızda adresinize şifreniz gelecektir.
ÜYE OL
GİRİŞ
MENÜ
Güncel Tartışma Sanat Sanatkarlar Eğitim Yayınlar ve Koleksiyonlar Sanat Malzemeleri
 

EY KALEM! ESER SENİN DEĞİLDİR

Siteye ekleyen : Klasik Türk Sanatlar Vakfı / Personel


“San’atkâr ve yazısı güzel birisi, kâğıt üzerine güzelce yazılar yazıyor, şekiller Çiziyordu. Orada dolaşan birkaç karınca, bu yazı ve şekillerin nasıl meydana geldiği konusunda kendi aralarında yorumlar yapmaya başladılar.

Birinci karınca, kâğıt üstünde hareket eden kaleme bakıp onu methetmeye başladı: “Kâğıdı fesleğen, susam ve gül bahçesi gibi güzelleştiren ne harika kalem bu” dedi.

Gözü daha keskin olan ikinci karınca, kalemi tutan parmaklara nazarını dikmişti ve “Asıl parmakları methet. Zira o inci gibi yazıları yazan, kâğıdı güzel şekillerle gül bahçesine döndüren kalem değil, kalemi tutan parmaklardır” dedi.

Gözü ondan da aydın üçüncü karınca söze karıştı: “Ben,” dedi, “kolu överim; Çünkü parmaklar ona bağlıdır ve onun gücüyle kalemi kullanıp bu güzel yazıları yazabiliyor.”

Nihayet karıncaların beyi ve en akıllısı dedi ki: “Suret, elbise ve âsa gibidir. Kendi başına hareket edemez. Akıl ve ruhtan başkası bu yazıları yazıp, bu güzel nakışları yapamaz. Öyleyse bu güzel yazı ve şekiller, ne kalemin, ne parmakların, ne de kolun marifeti değil, onları kullanan bir aklın ve ruhun eseridir. Bütün övgüler de o akıllı ruha olmalıdır.”

Güzel bir hikâye. Bana biraz da şu sözü hatırlattı; “Aslında göz müdür gören yürek olmasa.” Biz bu sözü “Aslında kalem midir yazan gönül olmasa” diye de değiştirebiliriz.
Bazı güzellikleri kendinden bilen insan; hiç düşünür mü acaba, bu güzelliğin kaynağı nedir ya da ruhuna düşen ilhama mazhar olabilmesi nedendir? Düşünmez belki, Çünkü; var olan güzellikleri kendine mal eden insan, kendini farklı ve seçilmiş görür ve bunun sonucunda da kibre kapılır.

Bahşedilen güzelliği ve beceriyi Kâinatın Sahibi’nden bilenler ise, Onunla sürekli şükür nispetinde irtibat halindedir. Bilirler; yazılanlar ve Çizilenler onların eseri değil, o yüce makamdan gelen güzel bir esin ile meydana gelir. Öyle ki; sonunda onlar bile hayrete düşerler, inanamazlar o güzelliği kendilerinin yapmış olduğuna. Yüce Kudret olmadan hiçbir şey vücuda gelmez. Bunu idrak edebilen kişi, Şükür Kapısı’na yönelir ve teşekkürlerini sunar en büyük Sanatkâr’a. Ve haykırır kibir dağlarını eriterek: “Ey kalem! Eser senin değildir.”

Yazının tam burasında bir güzel söz geliyor aklıma: “Yazdığın zaman sen yazmadın. Eline kamış alan hattat, ilâhî makamla irtibata geçer” diyor Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç. Yani, ancak Kâinat Kitabı’nın Kâtibi’nden alınan ilham ile en güzel eserlere imza atılabilir.
***

“‘Birinci Cihan Harbi’nde askerlik münasebetiyle tanıştığım Macar, subay bir arkadaşım vardı; aynı zamanda ressamdı. Ara sıra İstanbul camilerini, müze ve kütüphanelerini birlikte gezer, her Çeşit sanat eserini tetkik ederdik. Bir gün Sultanahmet Camii’ndeki Melek Paşazâde Ali Haydar Bey merhumun ta’lik celisi ‘El-kâsibu habibullah’ levhası önünde bulunuyorduk. Arkadaşım ona dikkatle baktıktan sonra dönerek: ‘Dostum! Bu sizin yazılarda bir hal var; ilk bakışta sade bir renk, geometrik bir sessizlik görülüyor, dikkatle baktığımda harekete geliyor, canlanıyor, cilveleniyor. Önce bir tatlı bakış, arkasından yavaş yavaş içe süzülen canlı bir akış, sessiz bir armoni içinde ruhu oynatan metafizik bir mûsiki var. Lâkin ondaki ahengi kulaklar duymuyor, içler dinliyor, dinledikçe bir başka âleme yükseliyor. Bakarken ne oluyor anlamıyorum, içimi içine Çeken büyüleyici bir Çehre, bir güzellik denizi, sevimli titreşimlerle gönlümü ferahlatan bir hava, derken bir melek sesi ve nefesi kadar gizli bir okşayış ve sarılış içinde kalıyorum. Sanki o, ben oluyor; ben de o oluyorum, sizde de böyle şeyler olur mu?” dedi. Bu satırlar, bir Macar Subayın hat levhasını incelerken taşıdığı duygular… 

“Güzel kavramını sonsuz olarak düşündüğümüzde karşımıza ‘Allah’ Çıkar” demişti Prof. Uğur Derman. Her neki güzel; Allah’tandır. Allah’ın ‘Cemal’ isminin yansımasıdır. Kim kendinden olduğunu sanarsa yanılır. O, en büyük San’atkâr’dır. Bizler ise sadece birer aynayız, O’ndan gelen güzellikleri aksettirebilmek adına…
Uzun sözün kısası; Rabbin karşısında sanatçılık susar, kulluk başlar.
 

SONGÜL YALÇIN

01.08.2011
05.06.2011
28.01.2011
07.10.2010
02.08.2010
23.07.2010
10.10.2008
desendesign.com Her Hakkı Saklıdır rss ile takip edin